Eski yazılar: ÖTEKİLER

Öteki. Bizden olmayan. Rengi, dili, gelir düzeyi, oturduğu yer, bölgesel ve kültürel özellikleri bizden farklı olan. Etnik kökeni dememe gerek yok. Zaten o kapatılması asla mümkün olmayan bir farklılık. Literatüre katkım olur mu? Bilmem ama en azında öneride bulunayım. Bizimle aynı ilin nüfus kütüğüne kayıtlı olmayan ötekiler.

Öteki yabancıyı, bilinmeyeni ve çoğu zaman potansiyel düşmanı temsil eder

Güçlü olan, muktedir olan, egemen düşünce ve kendilerini asli unsur olarak görenlerle aynı görüşte olanlar büyük gruptur. Bunların dışındakilerde ötekiler.

Ötekiler çoğunlukla kaynak, fırsat ve ekonomik hareket yoksunudurlar. Bunlar Avrupa’da Müslümanlardır. Yunanistan ve Bulgaristan’da Türklerdir. Amerika’da zencilerdir.

Ötekiler her zaman sayısal azınlık değildir. Bazen çoğunluk da “Öteki” olabilir.

Topluluklar kendilerinden olmayanlar karşısında dayanışmaya dayalı bir sosyal yapı kurarak seçkinci bir azınlığın öteki çoğunluk üzerindeki hakimiyetini idame ettirmişlerdir.

Daha bağlantılı, ancak daha az bütünleşmiş bir dünyada yaşıyoruz. Bu eski, köhnemiş dünya, kimsenin vatandaşı olmak istemediği başarısız devletlerle dolu. Bu uluslararası ölçekte olduğu gibi ulusal ölçekte de böyledir.

Kendi ülkemizi, ilimizi çok seviyoruz, onunla kendimiz tanımlıyoruz ama orada oturmuyoruz, hatta hiç görmeyenimiz de var. O il ile tek bağımız sadece o ilin nüfus kütüğüne kayıtlı olmamız.

Tarih boyunca Yahudiler perde arkasında piyasayı, toplumu düzenleyen görünmez “Ötekiler” iken, göçmenler apaçık ortada olan “Ötekiler” oldular. Bu durum siyasi ve sosyal olarak Ötekinin mutlak kötülük kaynağına dönüştürülmesine ilişkin tipik bir örnek teşkil eder.

Ekonomik pastanın pay edilmesi üzerine yaşanan kavgaya, sofraya sonradan dahil olmaları sebebiyle asli unsur sayılmayan yabancıların da eklenmesine duyulan tepki, kültürlerin siyasallaştığı, din ve kimlik siyasetinin politik alanı belirler hale geldiği bir ortamda ivme kazanmıştır.

Bu durum ulusal ölçekte olduğu gibi ilimizde de aynıdır.

Gaziantep her açıdan Türkiye’nin hülasasıdır.

Kimlik politikalarının siyasi alanı domine ettiği bir zeminde ötekileştirme; hele hele Gaziantep’te çok önemli bir nicelik ve niteliğe ulaşan bir kitleyi dışlama, aşağılamaya yorumlanabilecek hal ve hareketler, ırkçılığa teşvik edici bir hal alabilir.

Bu durum, uzun vadede  olduğu kadar, kısa vadede de yaşanılabilir bir kent iklimini bozacak bir duruma evrilecek niteliktedir.

Sayısal olarak çoğalan, siyasette, ticarette, kamuda ve yerel yönetimlerde görünür hale gelen “yabancılarla” yaşamanın içselleştirilmesinin zor olduğu, kendini seçkin, efendi ve sahip olarak gören kitle için kültürel değerlerin ve kent kimliğinin korunması açısından önemli olduğua kadar, ekonomik çıkarlar, iktidar erkini kaptırma riski nedeniyle de önemli bir husus olduğu görülmektedir.

Esas olan kaynakların dağılımında ki çatışmanın teşvik edilmesi mi, değerler paylaşımı ve katılımcılığın sağlanması mı?

Üç beş tane ensesi kalın, bilançosu kabarığın memnuniyeti mi, halk yığınlarının eğilimi mi?

Yaşanılabilir bir kent iklimini oluşturmak mı, potansiyel sosyal patlama riskini barındırmak mı?

İşte yöneticiliğin, daha doğrusu liderliğin zor tarafı da budur. Kendini kimin yanında konumlandırmak?

GÜNÜN MISRASI

Ölecek miyim tam da söyleyecek çağımda

Söylenmedik cümlenin hasreti dudağımda.

N.F.K.

[email protected]