Amerika Ekonomisi ve Resesyon

Bu hafta sizlerle Dünya ticaretinde önemli bir paya sahip ABD ve AB ekonomilerini değerlendireceğim. Bilindiği üzere Çin ile AB arasındaki ticaret hacmi 709 milyar dolar iken AB ile ABD arasındaki ticaret hacmi 671 milyar dolardır.

Dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olan Amerika Ekonomi Sisteminin 2021 yılı verilerine göre; ihracat rakamları 2020 yılına oranla yüzde 18,5 artışla 2,5 trilyon dolara çıkarken, ülkenin ithalatı aynı dönemde yüzde 20,5 artışla 3,4 trilyon dolara yükselmiş durumdadır. Amerika’nın gerçekleştirmiş olduğu bu ticaret rakamlarının büyüklüğünü anlayabilmek için özellikle Avrupa Birliğinin ticaret rakamlarını incelemek gerekir. Buna göre; AB'nin 2021'de toplam ihracatı önceki yıla göre yüzde 12,8 artışla 2 trilyon 180,5 milyar avroya, ithalatı da yüzde 23 yükselişle 2 trilyon 111,5 milyar avroya ulaşmış durumdadır. Bu iki rakam arasında özellikle belirtilmesi gereken konu ise Amerika ekonomi sisteminin dış ticaret açığı verdiği ve AB’nin ise dış ticaret fazlası rakamlarına sahip olduğu gerçeğidir. Daha da basit bir şekilde özetleyecek olur isek; Amerika satmış olduğu mal ve hizmetlerden fazlasını tedarik ederken, AB ise daha çok üretim ekonomisine dayalı tükettiğinden fazlasını satan bir ekonomi sistemine sahiptir.

Avrupa Birliğinin 27 ülkeden oluştuğunu düşündüğümüzde Amerika Birleşik Devletleri 27 Avrupa ülkesinden daha fazla ticaret hacmi olduğunu söylemek ayrıca mümkün olacaktır.

Yukarıda belirttiğim üzere, AB ülkeleri ürettikleri mal ve hizmetlerin büyük bir kısmını ABD’ye satışını gerçekleştirdiği açık bir durumdur. Konunun daha anlaşılabilir olması açısından iki teknik konuya değinmek faydalı olacaktır. Birincisi Amerika’da yaşanan teknik durgunluk, İkincisi ise; Dünya da aşırı değerlenen USD.

Resesyon kelime anlamı durgunluk olan ve iki çeyrek üst üste mevcut ekonominin daralması anlamına gelen iktisadi bir kavramdır. Son alınan verilere göre Amerika’nın içinde bulunduğu durgunluk ekonomisinin Dünya genelinde ekonomik anlamda bir karşılığı olacaktır. Amerika kıtasını birinci pazar olarak değerlendiren ülkeler ekonomik durgunluk içerisinde olan Amerika pazarına istedikleri miktarlarda ürün satışı gerçekleştiremeyeceklerdir. Bu durumun haricinde Dünya genelinde aşırı değerlenen USD ile yine Amerika Ekonomisi Dünya üzerindeki ticaret hacmini büyütemeyerek her iki çeyrekte olduğu gibi yine bir daralma ile karşılaşma ihtimali olabilecektir.

FED almış olduğu faiz artışı kararları ile USD’yi anavatanına çağırmış olsa da, USD/AVRO paritesinin USD lehine değişmesi Amerika’daki sanayiciler için çok da istenmeyecek bir durum olarak ele alınmalıdır. Bu bağlamda en azından yılsonuna kadar FED’in yeni bir faiz artışı kararı almayacağını öngörmekteyim. FED’in enflasyon ile mücadelesi konusunda gerçekleştirdiği faiz artışları ithalatı arttırarak Amerika Ekonomisinde ihracatı azaltmış durumda sonuçlanmıştır. Her ne kadar yüksek faiz verilerek para anavatanına çağrılmış olsa da gerçekleştirilen ithalat rakamları ile tekrar yurt dışına çıkışı engellenememektedir. En azından rakamları bu şekilde yorumlanması gerektiğini söylemek istiyorum. İthalatı yapılan ürün gamı değerlendirildiğinde ABD’nin nihai ürünleri satın aldığı ve bu bakımdan üretim kapasitesini de tam kapasite kullanamadığını görüyoruz.  

Bu denli büyük bir ekonomi olması ve USD’nin Dünya genelinde mübadele aracı olarak kullanılan bir para birimi olması durumu ele alındığında Amerika Ekonomisinde meydana gelen her türlü gelişme tüm dünya ülkeleri açısından yakından takip edilmesi gereken bir yapıya sahiptir. Türkiye olarak dış ticaret dengemizin çok önemli olduğu bu günlerde Dünya ticaretine yön veren ülkeler deki konjöktörel durum Türkiye Ekonomisi açısından da ayrıca büyük önem taşımaktadır.

Sağlıklı ve Başarılı bir hafta diliyorum .Kalın Sağlıcakla..